Eddie the Eagle || Film Yorumu

Kimsenin inanmadığı, "yapamazsın!" dediği, yıllardır değiştirilmeyen kuralların sırf o katılmasın diye değiştirildiği bir dönemde Eddie Edwards, nam-ı diğer Eagle, 'başarmanın' tanımını yazmış 1988 Kış Olimpiyatlarında. Aradan geçen onca yılın ardından Eddie hala bir fenomen. Çünkü o, hedefine ulaşana kadar bütün engellere karşı inatla mücadele etmiş biri. Belki Büyük Britanya'ya herhangi bir madalya kazandırmadı; fakat daha önemlisi kendi rekorunu kırdı. Buradan da anlaşılacağı üzere Eagle'ın hayatı ve tabii filmin mesajı, en iyi olmak değil kendi en iyine ulaşmak.

Gerek filmin mesajı gerek senaryosu ve en önemlisi oyunculukları ile beni oldukça etkileyen bir film oldu Eddie the Eagle. Biyografi-Spor türünde olmasından dolayı izleyiciler tarafından pek tercih edilen bir yapım değil ama bu türleri sevmiyorsanız bile sırf Eddie Edwards'ın başarı hikayesini öğrenmek için izlenebilecek bir film. Üstelik başrollerinde Kingsman'deki performansını çok beğendiğim genç oyuncu Taron Egerton ile yılların usta aktörü Hugh Jackman var. İkili müthiş bir uyum yakalamış ve bunu filmi izlerken görebiliyorsunuz. Sanırım filmdeki her bir detayı oldukça gerçekçi yapan da ikisinin samimiyetiydi. Bu açıdan benden tam puan aldı.

Film hakkında tek eleştirim, aslında 1 saat 46 dakikalık bir süresi olmasına karşın, bir anda bitiyormuş izlenimi yaratması. Aslında bu biraz da akıcılıkla alakalı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz; fakat son sahne bende final havası yaratmadı.

Film sayesinde ski jumping hakkında birçok şey öğrendim. Zaten dışarıdan baktığımızda bile oldukça tehlikeli bir spor olduğunu anlıyoruz ama olayın iç yüzü daha da korkutucu. Bu tür ekstrem sporlar kesinlikle tutku ile alakalı, zaten Eddie Edwards'ın tutkusu ve azmi bütün bu tehlikeleri bir kenara itip sizi de ski jumper olmaya itiyor.

Genel olarak filmi beğendim, gerçek olaylardan esinlenildiği için hakkında çok bir şey söylemeye gerek duymuyorum. Bence on üzerinden 7'lik güzel bir filmdi.

#filmyorumu