Zootropolis || Film Yorumu
- starkistan
- 19 Haz 2016
- 2 dakikada okunur

Vize haftasının başında Penguenler Adasını okumaya başlamıştım ama bir yandan da dönem ödevleri, grup çalışmaları eklenince takvime, maalesef kitap okumaya ara verdim. Ama kitap okuyamasam da film izlemekten geri kalmadım, kalmayacağım.
Bu aralar vizyonda merak ettiğim bir sürü film var: Now You See Me 2, Me Before You, Alice Through the Looking Glass ve Zootropolis. Animasyon olması ve olumlu yorumlar alması nedeniyle ben de bu filmlerden Zootropolis'i seçtim ve dün akşam izleme şansı buldum.
Öncelikle son seans olmasından dolayı küçük çocuklar olmaz diye düşünüyorduk ama iki tane birbirinden tatlış çocuk vardı, film boyunca onların tepkileri de bizi güldürdü.
Zootropolis'e, orijinal adıyla Zootpia'ya gelecek olursak:
Ana karakterimiz Judy adında adalete ve dünyanın daha iyi bir olabileceğine inanan bir tavşandır. Yırtıcı bir hayvan olmadığı için polis teşkilatında yeterince iyi muamele görmez; polis akademisini birincilikle bitirmesine rağmen şehir merkezinde park cezası yazmak için görevlendirilir. Bu arada Zootropolis adlı şehirde, avcılar ile av hayvanlarının uyum içinde yaşadığı mega kent, yırtıcı hayvanlara dair kayıp vakaları artmaktadır. Judy ise tesadüfen kendini bu vakaları araştırırken bulur ve bu süreç boyunca ona yardım eden ise Nick adında bir tilkidir.
Spoiler'dan kaçındığım için konuyu en iyi bu şekilde özetleyebileceğimi düşündüm.
Film, 3D. Teknik bilgiler hakkında bir şey bilmediğim için, iyidir veya kötüdür diyemiyorum ama bana kalırsa daha önceki 3D deneyimlerinden yola çıkarak, bu filmdeki görseller çok başarılıydı, şehir detaylı bir şekilde sahneye aktarılmıştı.
Her ne kadar bir animasyon olsa da senaryodaki espriler yetişkinlere yönelikti. Godfather tiplemesi benim en çok beğendiğim sahnelerden biriydi. Çok ince bir mizah ürünüydü bana kalırsa o sahne. (Godfather'ın açılış sahnesine sadık kalınmış bu arada)
Yetişkinlere yönelik bir diğer espri ise Breaking Bad camiasından geldi. Koyunun, telefonda konuşurken Walter ve Jessie'den bahsetmesi gülümsettirdi.
Tembel hayvanlara dair olan sahneyi Disney çok önceden yayınlamıştı ama yine de orayı izlerken gülmekten ağladım. Ve şunu bir kez daha anladım ki, animasyonlar her ne kadar çocuklara yönelik olsa da bana kalırsa yetişkin komedi filmlerine oranla daha komikler. Espri dozajını abartmadan, bel altına kaymadan gayet de güldürüyorlar.
Zootropolis'in basit bir öyküsü olduğunu düşünmüyorum. Amerika'daki siyah ve beyaz ırk ayrımcılığı hakkında insanı düşündüren bir hikayesi var. Tabii her izleyen kendisine göre yorumlar, bazıları mesela, Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılık olarak ele almışlar hikayeyi.
Toplamak gerekirse; ŞİMŞEK, YAVRUM SEN NE YAPTIN?
10 üzerinden 9.
Comments